Diyarbakır Gezilecek Yerler – Diyarbakır Gezi Rehberi

diyarbakır gezi rehberi

Diyarbakır Gezilecek Yerler – Diyarbakır Gezi Rehberi

Diyarbakır Gezilecek Yerler – Diyarbakır Gezi Rehberi

Herkese selamlar bu yazımızda çok sevdiğim şehirlerden biri olan Diyarbakır’ı ele alacağız.Diyarbakır gezilecek yerler? Diyarbakır’da nereye gidilir? Diyarbakır gezi rehberi gibi sorularınızı cevpalamaya çalışacağım.Hazırsanız başlayalım.

Bienvenue à Diyarbakir, Paris de l’Est

Evet arkadaşlar, doğunun Paris’i Diyarbakır’a hoş geldiniz.. Siz de benim kadar heyecanlıysanız giyin en rahat ve şık ayakkabılarınızı, hep birlikte tarihte yolculuğa çıkıyoruz..

Diyarbakır Gezilecek Yerler

1- Diyarbakır Ulu Cami

Diyarbakır Gezilecek Yerler Diyarbakır Gezilecek Yerler

Cami aslında kiliseden devşirme bir cami arkadaşlar. Martoma Ermeni Kilisesi, o dönem bölgede egemen olan Müslüman Araplar tarafından 639 yılında camiye dönüştürülürmüş ve Ulu Cami adını almış. Anadolu’daki en eski cami olarak biliniyor. İlk olarak 1091’de Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah’ın isteği üzerine, sonrasında da değişik dönemlerde birçok kez onarım görmüş. Maalesef 1115 yılındaki yangın ve deprem sonrası sütunlarındaki bezemeli taşların hepsi yıkılmış.

Ulu Cami aynı zamanda, sırasıyla Kâbe, Ravza-i Mutahhara, Mescid-i Aksa, Suriye Şam Emevi Cami’den sonra İslam’ın 5. Harem-i Şerifi olarak kabul ediliyor.

Bu arada bir parantez açıp kısa bir bilgi paylaşmak istiyorum sizlerle. Bölgede yaşayan Yahudi Cemaati arasında yaygın bir inanış olduğu söyleniyor. Bu Yahudiler, kendilerinin Asur kralları tarafından Israil ve Yahuda Krallıklarından sürgün edilmiş Yahudilerin çocukları olduklarına ve de Diyarbakır’ın Tevrat’ta bahsi geçen Kalne şehri olduğuna inanıyorlarmış.

Parantezimiz kapatıp konumuza dönelim. J

Caminin önemli bir diğer özelliği de “Sibernetik ve Robotiğin Babası” olarak kabul edilen Cizre doğumlu ünlü bilim insanı El Cezeri’nin yaptığı güneş saatinin burada bulunuyor olması.

Bu arada Anadolu’da eşine çok ender rastlayabileceğiniz bir durum çekecek dikkatinizi, Ulu Cami’nin minaresi kare planlı bir minare. Caminin kiliseden devşirilerek yapıldığını buradan da kolaylıkla anlamak mümkün.

Beni her zaman en çok etkiyenlerden yerlerden biri olmuştur Ulu Cami. Hem Türkiye’de hem de Diyarbakır’da.

O yüzden “Bakmadan Gezme” diyerek favorilere ekliyorum arkadaşlar.

2- Tarihi Hasan Paşa Hanı

Diyarbakır Gezilecek Yerler Diyarbakır Gezilecek Yerler

Ulu Cami’nin hemen doğusunda yer alan bu han, Osmanlı Dönemi Valilerinden Vezirzade Hasan Paşa tarafından 1573 yılında yaptırılmış ve adı da buradan gelmekteymiş. Avlulu bir plana sahip bu han iki katlı olarak inşa edilmiştir. Avlunun ortasında da sütunlu ve üstü kubbeli bir şadırvan bulunmaktadır.

Diyarbakır’ın en ilgi çeken kahve molası noktalarından biri. İçindeki bölümlerin bazıları restoran, kahvaltıcı, kitapçı ve cafe olarak kullanılıyor. Siz de benim gibi güne kahvesiz başlayamıyorsanız, kesinlikle bir sabah kahvesi molası verin derim burada.

3- Diyarbakır Kültür Evi

Avlusu yukarıda oturma yerleriyle yer minderleriyle servislerle Diyarbakır kültürünü yansıtmaya çalışan güzel bir mekan. Ulu Camii’ye girmeden sağdan ilerlerken göreceğiniz bir yer, zaten müzik sesinden bulmak da kolay.

4- Ahmet Arif Edebiyat Müzesi

Müzeye ev sahipliği yapan yaklaşık 120 yıllık konak 2011 yılında kamulaştırılıp restore edilmiş ve Diyarbakırlı en ünlü şairlerden birisi olan Ahmet Arif adına tahsis edilmiş. Sur ilçesinde yer alan ve Cahit Sıktı Tarancı Evi’ne hemen komşu olan müze, tarihi Diyarbakır Evlerinin özelliklerini en özgün biçimde yaşatmakla kalmıyor, Ahmet Arif’e ait bir çok kişisel eşyayı, şairin kendi el yazısıyla yazdığı şiirlerini, bölgede yaşayan birçok şairin fotoğraflarını ziyaretçileriyle buluşturuyor. Altı odalı ve avlulu bir plana sahip müzenin kütüphane bölümünde edebiyat, tarih ve farklı birçok alanda yaklaşık 2500 adet kitap okuyucularını bekliyor.

5- Cahit Sıtkı Tarancı Müzesi

“Yaş otuz beş! yolun yarısı eder” diye başlayan, neredeyse hepimizin bildiği imza şiiriyle tanıdığımız, ancak maalesef 46 yaşında kaybettiğimiz Diyarbakırlı ünlü şair Cahit Sıtkı Tarancı’nın doğduğu ve çocukluk yıllarını geçirdiği bu ev, Diyarbakır’ın geleneksel konut mimarisinin tüm özelliklerini taşıyor diyebiliriz. Bir merkez avlu etrafında yer alan 4 kanattan oluşan ev, zemin artı bir normal kat planlı ve tamamen bazalt taş kullanılarak inşa edilmiş.

1973 yılında Kültür Bakanlığı tarafından aileden satın alınan ve kamulaştırılan ev, 1974 yılında restore edilmiş ve Cahit Sıtkı Tarancı Kültür Müzesi olarak ziyarete açılmış.

Müzede ünlü şairini kişisel eşyaları dışında, kendi el yazısı ile yazmış olduğu mektupları, aile fotoğraflarını ve zengin bir kitap koleksiyonunu görmek mümkün.

6- Cemil Paşa Konağı Kent Müzesi

Diyarbakır Gezilecek Yerler Diyarbakır Gezilecek Yerler

Ali Paşa Mahallesi bulunan konak, dönemin Osmanlı valisi Ahmet Cemil Paşa tarafından yaptırılmış ve şehrin en güzel konut mimarisi örneklerinden birisi olarak göze çarpmakta. Cemil Paşa Konağı da tüm karakteristik Diyarbakır Evlerinde olduğu gibi kesme bazalt taşı kullanılarak yapılmış, kireçtaşı kullanılarak da konağa görsel bir zenginlik kazandırılmış. Konak, taş işçiliğin en güzel örneklerindendir.

Haremlik ve selamlık bölümlerinden oluşan konakta, hemen hemen tüm Diyarbakır evlerinde olduğu gibi mekanlar geniş bir orta avlu etrafında dizilmiştir. Ortadaki mabeyn bölümü, havuzlu bahçesi, misafirhanesi, ahırı ve diğer bölümleriyle bu konak için “saray yavrusu” benzetmesini yapmak mümkün arkadaşlar.

7- Ziya Gökalp Müzesi

Döneminin en ünlü yazar, şair, toplumbilimci ve siyasetçilerinden biri olan Ziya Gökalp 1876 yılında bu evde doğmuş. Ev 1806 yılında ve şehrin en karakteristik mimari özelliklerini taşıyacak şekilde, siyah bazalt taştan ve orta avlu etrafında birleşen haremlik ve selamlık bölümlerinden oluşan bir planla inşa edilmiş. Ve yine Diyarbakır evlerinde bulunan havuzlu eyvanın bir örneğini bu evde de görmek mümkün.

Gökalp’in ailesi 1824 yılında bu eve taşınmış ve ünlü yazarın çocukluğu da iki katlı bu evde geçmiştir.

Ev, 1956 yılında müze olarak ziyarete açılmış ve yazarın kişisel eşyaları ve belgelerinden oluşan koleksiyonları görmek mümkün. Ancak maalesef 2014 yılında çıkan yangında kütüphane ve arşiv bölümleri yok olmuş.

Müze, yazın saat 19:00’a, kışın da saat 17:00’ye kadar açık. Müze Kart geçiyor. J

8- İskender Paşa Konağı

Kanuni döneminde Diyarbakır Valisi olan İskender Paşanın emri ile 1551 yılında yaptırılan konak kentte yer alan 446 tescilli yapıdan birisi olma özelliğini taşıyormuş. Tipik kent mimarisi özelliklerinin yanı sıra avlusundaki 400 yıllık ihtişamlı çınar ağacı ile görmenizi önereceğim yerlerden birisi.

9- Sülüklü Han

Diyarbakır Gezilecek Yerler Diyarbakır Gezilecek Yerler

Evettt… Olmazsa olmazım Sülüklü Han. Diyarbakır deyince aklıma ilk gelen yer. Her geldiğimde mutlaka ve ilk uğradığım, saatlerce vakit geçirmekten büyük keyif aldığım harika müzikleri olan Sülüklü Han, hem kahve hem de Süryani şarabının lezzetlerinin buluşma noktası benim için. Bu enfes mekânda ister kahvenizi, ister şarabınızı, ya da benim gibi her ikisini de içip, midenizi, gözünüzü, ruhunuzu doyurabilirsiniz. Kendinizi tam anlamıyla evinizde gibi hissedebileceğiniz bir ortam.

Gelin biraz da Sülüklü Han’ın tarihine bakalım arkadaşlar, “BakmadanGezme” yelim. J

Merkez ilçe Sur’da yer alan tarihi han, 1683 yılında Hanilioğlu Mahmut Çelebi ve kız kardeşi Atike Hatun tarafında yaptırılmıştır. Ve tabi ki bu hanın da yapımında siyah bazalt taşı kullanılmış. Günümüzde tek katlı olan Sülüklü Han, yapıldığı dönemde üç katlı bir plana sahipmiş. Üst katlar dinlenme odaları ve alt kat ahır olarak kullanılıyormuş. Aynı zamanda Kurtuluş Savaşı döneminde de süvari birliklerine karargâh olarak hizmet vermiş. Günümüzde şehrin en önemli turistik mekanların birisi olarak tanınmakta ve kafeterya olarak işletilmekte.

Adına gelince. Bir dönem avlusundaki kuyudan çıkarılan sülüklerin hekimler tarafından tedavi amaçlı kullanıldığı bilinmekte ve adını da buradan almaktaymış.

Sülüklü Han’ı da “Bakmadan Gezme” diyerek favorilere ekliyorum, ama bu sefer yanına sadece tik atmıyorum, bolca da yıldız bırakıyorum arkadaşlar. J

10- Diyarbakır Arkeoloji Müzesi

Önce gezi planınızı yaparken bilmeniz gereken önemli bir bilgi paylaşayım sizlerle: pazartesi günleri müze kapalı, haftanın diğer altı günü 08:00 – 12:00 ve 13:00 – 17:00 saatleri arasında müzeyi gezmek mümkün.

Müze ilk olarak 1934 yılında Ulu Cami’nin yakınında bulunan Zinciriye Medresesi’nde açılmış ve 1985 yılında da bugünkü yerine taşınmış.

Müzede, M.Ö 8400’li yıllardan başlayarak Neolitik, Kalkolitik, Eski Tunç, Urartu, Asur, Helenistik, Roma, Bizans, Artuklu, Selçuklu, Karakoyunlu, Akkoyunlu ve Osmanlı Dönemlerine ait yaklaşık 30.000 adet eser envantere kayıtlı olup bunların çoğu ziyaretçilere açık durumda.

Ayrıca son zamanlarda Körtik Tepe’den çıkan buluntular da burada sergileniyor. Körtik Tepe de tıpkı Göbeklitepe gibi, Anadolu’da insanlığın tarımsal üretimden önce de yerleşik hayata geçmiş olduğunu kanıtlayan yeni keşfedilmiş yerlerden.

11- Saint George Kilisesi

Arkeoloji Müzesi’nin hemen yakınında yer alan bu kilisenin yapım tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte, inşa tarzı ve yapımında kullanılan malzemelerden dolayı M.S. 2’nci yüzyıla ait olduğu tahmin ediliyor. Artuklular Dönemi’nde sarayın hamamı olarak kullanılmış ve bazı kaynaklara göre, Artuklu Hükümdarları bu hamamda ve sarayda Cizreli bilgin Eb-ül İz El Cezeri’nin imal ettiği robotları kullanmışlar. Kilise günümüzde sanat galerisi olarak kullanılıyor.

12- Şeyh Mutahhar Cami ve Dört Ayaklı Minare

Akkoyunlu döneminin en önemli eserlerinden biri olan cami 1500 yılında, Şeyh Muttahar’ın kabrinin bulunduğu alanda inşa edilmiştir. Bazı kaynaklarda Kasım Bey ya da Kasım Padişah Cami olarak da yer alan kare planlı bu cami, dört İslam mezhebini simgeleyen dört ayaklı minaresiyle ün yapmıştır ve bu anlamda Anadolu’daki tek örnekmiş.

Rivayete göre yedi defa sütunların altından geçenin dileği kabul olurmuş. Denemesi bedava arkadaşlar! Tuğçe sen denedin mi derseniz, tabi ki denedim, dileğim gerçekleşirse sonucu sizlerle de paylaşırım. J

13- Surp Giragos Ermeni Kilisesi

Ermeni cemaatinin Ortadoğu’daki en büyük kilisesi olarak kabul edilen kilisenin 1515 – 1518 yılları arasında inşa edildiği ve 1880 yılında meydana gelen bir yangında tamamen harap olduğu biliniyor. Ermeni cemaati, yanan kilisenin tamiri için dönemin padişahından izin istemiş ve yine dönemin şeyhülislamı tarafından verilen fetva ile padişah Ermeni cemaatine tamir için ruhsat vermiş, böylece kilise yeniden inşa edilerek 1883 yılında ibadete açılmış.

Osmanlı arşivindeki belgelere göre kilisenin adı “Küçük Kilise” veya “Çanaklı Kilise” olarak da geçiyor, ancak cemaatin Ortadoğu’daki en büyük kilisesi olarak bilinen kiliseye neden “Küçük Kilise” dendiği ile ilgili bir bilgi yokmuş.

Cemaati olmadığı için uzun süre ibadete kapalı kalan kilise 2011 yılında yeniden ibadete açılmış ve o tarihten itibaren özellikle dünyanın değişik yerlerine dağılmış olan Diyarbakırlı Ermenilerin de iştirakiyle yılda bir kez ayin yapılıyormuş.

14- Meryem Ana Kilisesi

Bazı kayıtlarda Mor Yakup Kilisesi olarak da geçen Meryem Ana Kilisesi’nin 3. Yüzyılda yapıldığı tahmin ediliyor. İki avludan oluşan kilise Ortodoks Süryanilerine aittir ve zaman içerisinde birçok onarımdan geçip, günümüzdeki halini 2004 – 2005 yıllarında yapılan restorasyon çalışmaları ile almıştır.

Bizans döneminden kalma mihrabı, Geç Roma dönemine ait bir kapısı, tarihi ikonaları ve dikkat çeken özel ahşap işçilikleri ile öne çıkan kilise günümüzde de ibadete açık olarak cemaatine hizmet veriyor.

15- Diyarbakır Kalesi ve Keçi Burcu

diyarbakır gezi rehberi

Antep Kalesi’nden sonra beni en çok etkileyen yerlerdendir Diyarbakır Kalesi. O merdivenlerden çıkıp, gökyüzüne bu kadar yakın ve şehre bu kadar hâkim olmak inanılmaz bir duygu. Mutluluk ve hüzün aynı anda yaşanıyor bu surlardan şehre baktığınızda. Sebebini tabi ki hepimiz biliyoruz.. Üzücü onca olaydan sonra şehir yeniden yapılandırılıyor ve her şeyin çok daha güzel olacağına dair bir inanç kaplıyor içinizi..

Şehrin simgesi olan Diyarbakır surları ilk defa M.Ö. 3000 – 4000  yıllarında Huriler tarafından bugünkü İçkale’nin olduğu yerde yapılmış ancak bu surlardan günümüze yok denilecek kadar az kalıntı gelebilmiştir. Bugünkü surlar M.S. 346 yılında İmparator II. Constantinius tarafından yaptırılmıştır.

Günümüzde bir açık hava müzesi konumunda olan Diyarbakır Surları; Roma döneminden sonra bölgede egemenlik kuran Bizans, Abbasi, Mervan, Selçuklu, Artuklu, İnallı, Nisanlı, Eyyubi, Akkoyunlu ve Osmanlı dönemlerinde de önemini korumuş, ana mimari özellikleri korunarak yeni eklemeler yapılmış ve onarımlardan geçmiştir.

Diyarbakır surları, dünyadaki en uzun surlardan Çin Seddi’nden, Antakya surlarından ve İstanbul surlarından sonra gelmektedir. Ancak diğer surların hiç birisi üzerlerindeki yazıtları, burçları ile bezemeleri yönünden Diyarbakır surları kadar görkemli değildir. Bölgede hakimiyet süren her medeniyet, kendi özelliğini de surlara yansıtmıştır. Burçlar üzerinde değişik dillerde yazılmış kitabeler, güneş, yıldız, çift başlı kartal, aslan, kaplan, boğa, at ve akrep gibi kabartma motifler de bunu açıkça göstermektedir.

İç Kale ve Dış Kale olmak üzere iki bölümden oluşan Diyarbakır Kalesinin, Dağ Kapı, Urfa Kapı, Mardin Kapı ve Yeni Kapı olmak üzere dört ana girişi var ve 2015’te Hevsel Bahçeleri Kültürel Peyzajı ile birlikte, UNESCO Dünya Mirası olarak tescil edilen kalenin özellikle Keçi Burcu, en popüler manzara noktası arkadaşlar.

16- On Gözlü Köprü

diyarbakır gezi rehberi

Dicle Köprüsü olarak da bilinen bu köprü, on kesik kemer üzerine inşa edilmiş bloklarla Dicle’nin iki yakasını birleştiriyor. Güney cephesinde bulunan ve kemerlerle korkuluklar arasında yer alan iki satırlık çiçekli kûfî kitabeden, 1064 – 1065 yıllarında Ubeyd adlı bir mimar tarafından yapıldığı anlaşılıyor. Ancak bazı araştırmacılara göre bu kitabe köprünün onarım kitabesi olup, eserin çok daha eski tarihlerde yapıldığı tahmin edilmekte.

Köprü üzerinde yürürken fotoğraf çektirenlere sıkça rastlıyorsunuz. Ben mi ne yaptım. Tabi ki gitmişken fotoğraf çekildim. Amaaaa, tabi ki zıplayarak. Eh, bir “Bakmadangezme Tuğçe” kolay olunmuyor.. J

17- Hevsel Bahçeleri

diyarbakır gezi rehberi

Yemyeşil bir cennet bahçesine benzeyen Hevsel, Diyarbakır Surları ile Dicle Nehri arasında kalan kocaman bir alan. Biyo-çeşitlilik anlamında o kadar zengin ve tarihi bir ekim bölgesi ki, bu özellikleriyle hem nice türküye konu olmuş hem de UNESCO Dünya Miras Listesi’ne girmiş. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin en büyük kuş cenneti de olan Hevsel Bahçeleri, 180’den fazla kuş türünü, susamuru, tilki, sansar, sincap ve kirpi gibi birçok memeliyi de ağırlamakta. Göçmen kuşların göç rotaları üzerinde bulunan ve onlara bir dinlenme, barınma ve de bir korunma alanı sunan Hevsel Bahçeleri, Türkiye’de çok nadir bulunan yaz atmacalarına da ev sahipliği yapıyor.

18- Eğil Peygamberler Mezarı

Diyarbakır, Türkiye’de inanç turizminin emsalsiz ve birinci merkezidir. Sadece ülkemizin değil, Ortadoğu’nun da en önemli merkezlerinden birisi olarak kabul edilir.

7 adet peygamber mezarı ve 2 adet peygamber makamı ile (Hz. Yunus ve Hz. Zülkifl), tüm dünya Müslümanlarının hac ziyaretlerinden dan sonra ziyaret edeceği en önemli mekanlardan birisidir Diyarbakır.

Fisk Kayası Hz. Yunus’un makamıdır, Hz.Zülkifl peygamberin makamı da Ergani’dedir.
Diyarbakır kent merkezine yaklaşık 52 kilometre mesafede bulunan, Dicle Nehri’nin hayat verdiği ve antik çağlardan günümüze kadar tarihin yapı taşlarını oluşturan birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış olan Eğil ilçesi; Nebi Harun-i Asefi, Nebi Hallak, Nebi Harut, Nebi Zünnun, Nebi Hürmüz, Nebi Ömer ve Danyal ile Kur’an-ı Kerim’de isimleri geçen Zülkifl ve Elyesa peygamberlerin kabirlerinin bulunmasıyla eşsiz bir değere sahip.

Daha önceleri bakımsız olan, ancak Valilik, Kaymakamlık ve Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün birlikte yürüttüğü çalışmalar neticesinde restore edilerek yeni bir çehreye bürünen Ziyaret Tepe bu özelliğiyle Türkiye’de tek olma özelliğine sahip olup, manevi huzuru arayan yerli ve yabancı ziyaretçilerle de dolup taşıyor.

Evet canlarım, dolu dolu bir günümüzü Diyarbakır’da geçirdik hep birlikte.. Yedik, içtik, gezdik, tabi ki bakmadan gezmedik, ve şimdi bir sonraki yazımıza kadar veda vakti.. Başladığımız gibi bitirelim..

A bientôt, je vous aime tous..

Yani şair burada demek istiyor ki “yakında görüşürüz, hepinizi seviyorum”…

 

Tuğçe Şen
bakmadangezme1@gmail.com

Merhaba! Ben Tuğçe.

Yorum Yok

Post A Comment