27 Nov Harran Gezi Rehberi-Harran Gezilecek Yerler
İçindekiler
Şanlıurfa Harran Gezi Rehberi – Harran Gezilecek Yerler
Herkese selamlar bu yazımızda Şanlıurfa Harran gezilecek yerler , Harran gezi rehberi , Şanlıurfa Gezilecek yerler gibi başlıklara değineceğiz.Hazırsanız yazımıza geçelim.
Harran Gezi Rehberi
Şanlıurfa’ya kadar gelip de Harran’a gitmemek olmaz. Bence mutlaka gezi planınıza dahil etmeniz gereken büyüleyici bir yer Harran. Şanlıurfa merkeze yaklaşık 44 kilometre uzaklıkta, Suriye sınırına yakın konumdaki Harran Kenti adını üzerinde kurulu olduğu Harran Ovası’ndan almakta.
Tıpkı Atina, Mardin, Şanlıurfa gibi Harran da dünyanın ilk bilim merkezlerinden birisi olarak sayılmakta ve de dünyada kurulan ilk üniversitenin de burada yer aldığı söylenmekte. Kentin adının ilk geçtiği çivi yazısı tabletler M.Ö. 2250 yıllarına ait olup, Harran’ın anlamı Sümerce’de “haran-u” sözcüğünden geliyormuş ve “seyahat” demekmiş. Eh, hayatımız “seyahat” olduğuna göre sadece bu bilgi bile insanı heyecanlandırmaya yetiyor arkadaşlar.
Haydi bakalım, o zaman istikamet Harran…
Harran Gezilecek Yerler
Harran Evleri – Harran Kümbet Evleri
Bölgeye gelen yerli ve yabancı turistlerin en çok ilgi gösterdiği yerlerden biri Harran Evleri, diğer bir deyişle Kümbet Evler. Bu evlerin tarihinin yaklaşık M.Ö. 6000’li yıllara dayandığı biliniyor. Kare ya da kareye yakın bir temele bindirme tekniği ile örülen tuğlaların meydana getirdiği her bir kümbet bir odayı simgeliyor ve yüksekliklerin 4-5 metre civarı olan kubbelerin sayısı da hane halkının maddi gücüne göre değişkenlik gösteriyor. Tuğlaların harcında toprak, saman, gül yağı ve yumurta akı kullanılıyor ve hem konik mimari yapıları hem de kullanılan malzemeler sayesinde evleri yazın serin, kışın sıcak tutmak mümkün oluyor. Haremlik – selamlık olarak iki kısma ayrılan evlerde tüm odalar içeriden kemerlerle birbirlerine bağlı ve bu sayede hem geniş alanlar yaratmak, hem de tek bir soba ile tüm evi ısıtmak mümkün. 1979 yılında sit alanı ilan edildiği için yeni evlerin yapılmadığı Harran’da eski evlerden birkaçı restore edilerek turistik ziyarete açılmış ve oldukça ilgi görmekte. Bilmeniz gereken önemli bir bilgi, ziyarete açık evlerde yöresel kıyafetleri uygun fiyata kiralayabiliyorsunuz. Son olarak “açılın, ben doktorum” edasıyla yanınıza yaklaşıp “ablacım ben rehberim, sana buraları gezdireyim” diyenlere dikkat diyorum ve rotamızın ikinci durağı olan Harran Kalesine doğru yola çıkıyorum… ?
Harran Kalesi
Kale şehrin güneydoğu tarafındaki şehir suruna bitişik olarak inşa edilmiş ve Emevi Halifesi II. Mervan’ın bir servet harcayarak (rivayete göre 10 milyon dirhem altın harcanmış) yaptırdığı sarayın kalenin esasını oluşturduğu tahmin ediliyor.
Üç katlı kale, 90×130 metre ölçülerinde düzensiz dikdörtgen bir temele sahiptir ve dört köşesinde de 12 köşeli birer kule bulunmaktadır.
Bazı İslami kaynaklarda, kalenin yerinde bir Sabii tapınağının bulunduğundan da bahsedilmektedir.
Tarihi Harran Üniversitesi
Dilimize “dünyadaki ilk üniversite” olarak yerleşmiş ama hiçbir güvenilir kaynakta bunu doğrulayan bir bilgiye rastlamak mümkün olmadı. Tarihi Harran Üniversitesi, kaynakların genelinde “Müslümanlara ait ilk üniversite” olarak geçiyor.
Harran’da yaşamış olan Asur ve Babil uygarlıklarının pagan inancında gezegenlere, ay ve güneşe tapınma olduğu için astronomide çok ileri düzeydelermiş ve bunun ancak bir okulda öğretilebileceği fikrine dayanarak Harran Okulu’nun geçmişinin Asur ve Babil dönemlerine dayandığını düşünmek mümkün olsa da, bu uygarlıkların hüküm sürdüğü dönemlerde üniversitenin var olduğuna dair teoriden öteye geçen bir kanıt yok bildiğim kadarıyla. Aranızda konunun uzmanı birisi varsa detaylı bilgiyi yorumlarda bulmayı çok isterim.
Tarihi belgeleri referans aldığımızda, Harran adı yaklaşık 4000 yıldan beri değişmeden günümüze kadar gelmiştir. Sabii alimler, Hristiyan ve Müslüman aydın gruplar Harran’da birlikte yaşamışlar, tarihi Harran Okulu’nda dünyaca ünlü alimler yetiştirmişler. Özellikle din, astronomi, tıp, matematik ve felsefe olmak üzere beş ana bölümde yapılan bilimsel çalışmalar ön plana çıkmıştır.
Şuayip Şehri
Eveettt.. Buraya geldiğinizde çevrenizi saracak olan onlarca çocuğa hazırlıklı olun canlarım. Bu gönüllü küçük rehberlere güler yüzle ve tatlı dille yaklaştığınızda bilin ki tüm antik kenti hep birlikte gezeceksiniz. Hele ki kendilerine ikram etmek için yanınızda küçük atıştırmalıklar bulundurursanız, inanın bana çok mutlu olacaklardır.
Özkent Köyü adıyla anılan Şuayip Şehrindeki mimari kalıntıların Roma Dönemi’nden kalma olduğu tahmin ediliyor. Kent çok geniş bir alana yayılmış olup kentin çevresi yer yer kalıntıları görülen surlarla çevrilidir. Kentin merkezinde çok sayıda kaya mezarı ve kesme taşlardan inşa edilmiş yapıların kalıntıları göze çarpmakta. Aynı zamanda kentte bulunan mağara ve dehlizler de oldukça etkileyici.
Bu mağaralardan bazıları Şuayip Peygamberin makamı olarak bilinmekte ve ziyaret edilmektedir. Hazreti Musa’nın asasını Şuayip Peygamber’den buradaki mağaralardan birisinde aldığı rivayet olunur.
Halk arasındaki inanışa göre Şuayip Peygamber bir dönem bu kentte yaşadığı için kent adını Şuayip Peygamber’den almıştır.
Koruma altındaki antik kente giriş ücretsiz ve bence kesinlikle görülmeye değer.
Soğmatar Antik Kenti
Şuayip Antik Kenti’ne 15 kilometre mesafede bulunan ve Roma Döneminden kalma olduğu bilinen Soğmatar Antik Kenti bir yerleşim alanından çok Abgar Krallığı döneminde bölgede yaşayanların mağaralarda ay ve gezegen tanrılarına tapındıkları, aynı zamanda da mezarlık olarak kullandıkları kutsal bir alan olarak öne çıkıyor. Yapılan araştırmalarda, buradaki Pognon Mağarası’nda bulunan dinsel motiflerden Ay Tanrısı Sin’e tapınıldığı ortaya çıkmış. Pognon Mağarası dışında, Soğmatar Antik Kenti’nde en akılda kalan yerlerden birisi de Kutsal Tepe denilen, yamaçlarında tanrı kabartmalarının ve zemine kazılmış yazıtların olduğu tepe. Kentte ayrıca altı adet anıt mezar, ana kayaya oyulmuş çok sayıda kaya mezarı ve su ihtiyacını karşılamak için yine ana kayaya oyulmuş su kuyuları bulunmakta.
Bazda Mağaraları
Her ne kadar mağara dense de aslında mağara değil bölgenin en önemli ve en güzel görüntüye sahip tarihi taş ocaklarıdır. “Bazda”, “Albazdu”, “Elbazde” veya “Bozdağ Mağaraları” adıyla da bilinirler.
Harran, Şuayip Şehri ve Han El-Ba’Rur yapıları için yüzlerce yıl boyunca taş alınması sonucu her iki taş ocağında da meydanlar, tüneller ve galeriler oluşmuştur.
Özellikle büyük olan ocak kısmen iki katlı olarak oyulmuş ve yükseklikleri 15 metreye varan ayaklar bırakılarak oluşturulan meydanları, dağın çeşitli yönlerine çıkışlar sağlayan galeri ve tünelleri ile gerçekten gizemli ve görmeye değer bir yer olarak karşımıza çıkıyor.
Han El-Ba’rur Kervansarayı
Harran’ın güneydoğusunda ve Bağdat – Harran ticaret yolu üzerinde bulunan kervansaray Anadolu Selçuklu kervansaraylarının tüm karakteristik özelliklerine sahip. Kare sayılabilecek bir avluyu çevreleyen kervansarayda mescit, hamam, köşe kuleler, payanda kuleleri, muhafız odası, yazlık ve kışlık odalar, ahırlar bulunmaktadır.
Yapının kuzey giriş kapısı üzerinde bulunan kitabeye göre kervansaray H. 626 / M. 1228 – 1229 tarihinde el-Hac Hüsameddin Ali Bey tarafından yaptırılmıştır. Hanın ismi olan “Ba’rur” Arapçada “keçi gübresi” anlamına gelmektedir.
Rivayete göre Hüsameddin Ali Bey kervansarayı kuru üzümle doldurmuş ve hem yoldan geçenlere hem de kervansarayda konaklayan misafirlerine bu üzümlerden ikram eder ve yine rivayete göre herkese “benden sonra gelenler burayı keçi gübresi ile dolduracaklar” dermiş. Moğol istilası sonrası kervansaray harap bir hale gelmiş ve uzun yıllar halk tarafından ahır olarak kullanılmıştır. Hüsameddin Ali Bey’in kehaneti doğru çıkmış ve kendisinden sonra gelenler gerçekten de kervansarayı keçi gübresi ile doldurmuşlar.
Eyyubiler dönemine ait kervansarayın portal ve 1993 yılında restore edilerek kullanıma açılan mescit dışındaki bölümleri ne yazık ki harap durumda.
Yüzyıllar önce Cüllab ve Deysan ırmaklarının hayat verdiği, cennetten bir köşe olarak bilinen bölgenin kaderi her ne kadar zaman içerisinde kuraklık ve istilalar nedeniyle değişse de, Harran binlerce yıllık yazılı tarihiyle hala gizemli, hala büyüleyici, hala masalsı..
Yorum Yok