18 Mar KARAKÖY SOKAKLARINDA LÜBNAN ESİNTİSİ ‘ARADA ENDÜLÜS’

ARADA ENDÜLÜS

İstanbul’un en hareketli semtlerinden biri olan Karaköy’de bulunan Arada Endülüs, Lübnan Mutfağı’nın lezzetlerini misafirleriyle çok hoş bir şekilde buluşturmuş ve gerek lezzet açısından, gerek dekorasyon açısından, kendine has bir konsept yaratmış.

Yöresel lezzetleri ve herkesin ilgi çeken bu konsepti sayesinde sosyal medyada da Arada Endülüs adından sık sık bahsettiriyor. Siz de mutlaka orada çekilmiş bir fotoğraf karesi ile karşılaşmışsınızdır.

Mekanın üst kısmında bulunan Osmanlı motifli avize ve abajurlar ise kesinlikle en ilgi çeken bölüm oluyor. Ki inanıyorum, sadece orayı canlı görmek için bile gelenler vardır. 🙂 Mekandan çıktığımızda telefonumuzdaki fotoğraf karelerine baktığımızda atmosferin bizi nasıl etkilediğini daha iyi anlamış olduk.

İlgi çeken dekorasyonu sayesinde, Arada Endülüs son dönemde yıldızı parlayan mekanların arasında başı çekiyor diyebilirim. Sosyal medyada adeta fotoğraf karelerinin havalarda uçuşmasına sebep olan Arada Endülüs’ün giriş kısmına yerleştirilen çiçekler ve büyük aynalı kapının açılmasıyla karşınıza çıkan süs havuzu size hoş geldiniz diyor.

Kendine has atmosferi ve başarılı mutfağı ile kesinlikle görülmeye değer bir yer…

Şimdi yavaştan detaylara başlayalım; mekanı önce gözünüzde canlandırın ve sonra kendinizi mekanın içerisinde bulun…

İlk başta ismi farklı gelmiş olabilir. Peki, Arada Endülüs ne demek?

Endülüs; İber Yarımadası’nda, 711- 1492 senelerinde Müslümanlığın daha yaygın olduğu bölgeye verilen isim olma özelliğini taşıyor. Tarihi bir dayanağı olmamakla beraber, Endülüs, ‘‘Vandallar’ın Ülkesi’’ anlamına geliyormuş.

Alışılmışın dışındaki bir yemek keyfi ve kendinizi özel hissetmek için tercih edilmesi gereken bir yer. Mekanın atmosferi, yiyecek sunumları, çay demlikleri, halılar, kırlentler ve daha nicesi Lübnan kültürünün zenginliği Arada Endülüs’te başarılı bir şekilde misafirlere yansıtılıyor.

Ve kulaklarınızın pasını silecek hoş feyruz müziklerini de unutmayalım…

Biz, Arada Endülüs’e o dillere destan kahvaltısı için geldik, ama akşam yemeklerinin de güzel olduğunu ve meze çeşitlerinin de sınırsız olduğunu, hem otantik lezzetlerin hem de bildiğimiz lezzetlerin sizlere eşlik edeceğini öğrendik. Biz genel olarak menüyü sevdik. Yediğimiz her şey lezzetliydi ama alışık olmadığımız baharatlar olduğunu da itiraf etmeliyim.

O zaman renkli, cıvıl cıvıl Lübnan kahvaltımıza geçelim mi?

Arada Endülüs’e adım attığımız ilk andan itibaren çok farklı lezzetler deneyimledik. Sunum da mekan kadar oldukça otantik… Dumanların içinde gelen portakal suyu sizi büyülüyor diyebilirim.

Sonrasında masada teker teker yer alan o eşsiz lezzetler…

Çeşit çeşit ev yapımı reçeller; havuç, ayva, nar, çilek, incir, süt ve dahası.

Dışı çıtır çıtır, içi yumuşacık, pufudik kocaman pişiler, (ki bitince masaya tekrar istedik).

Renkli yine ev yapımı zeytin çeşitleri.

Ve Lübnan denildiğinde akla ilk gelen tatlar; falafel, fette, zahterli pideler, muhammaralar.

Acı soslu patates kasesi, ıspanak ve narlı börekler, peynir ve yeşillik tabağı ve şimdi sayamadığım çok daha fazla lezzet bu sofrada sizlerle buluşuyor.

Hem mideniz hem gönlünüz büyük bir keyif eşliğinde doyacak…

Mistik dokusuyla üst katta güzel ve bol köpüklü bir kahve içebilirsiniz. Biz kahve konusunda alıştığımız, bildiğimiz Türk Kahvesi’ni tercih ettik. Tabi ki siz diğer kahve çeşitlerini de deneyebilirsiniz o konuda da Lübnan esintisi devam ediyor…

Mekandan ayrılmadan önce çekimlerimizi son sürat bir şekilde tamamladık ve tatlı cümbüşü içerisinde adeta meyve karnavalının gerçekleştiği içeceğimizi yudumladık ve bir kez daha İstanbul’a ve mekana hayran kalarak ayrıldık…

O zaman kapanış cümlemiz; ‘’Güzel uyandırılmak insanlık hakkıdır.’’